39 yaşındaki Taylan Kulaçoğlu 3 aydır Balıkesir’deki bir otelde ‘şehir hapsi’nde, 24 Mart’ta görülecek duruşmasını bekliyor. Kentin dışına çıkma yasağı var. DHKP-C, TİKKO, MLKP ,MKP, RedHack, Kızıl Dayanışma, Kızıl Bayan Dayanışması ve Kızıl Öğrenci Dayanışması’na üye olmaktan, “terör suçundan” yargılanıyor. Davadaki tek şahit da bir itirafçı.
Kulaçoğlu, ‘gerçek hayatında’ Kadıköy’de kafe-bar işleten bir esnaf. “Kafe-barı olan bir adamı kendi istese bile örgüt almaz” ona nazaran. Hayatı boyunca bilgisayar işleriyle hiç alakası olmamış, “Nereden çıkardılar hiç bilmiyorum. Bir profil varmış ben de ona uyuyormuşum. Söylenen tek şey bu” diyor.
Yargı Reformu’nun tartışıldığı bu günlerde Kulaçoğlu’nun öyküsü epey ibretlik. Kulaçoğlu’na açılan davalar ve soruşturmaların tamamı toplumsal medya paylaşımları ile ilgili. Davaların birinde, Berkin Elvan’ın mahkemesine katılma daveti yaptığı ve Twitter’da ‘tek yol devrim’ yazdığı için terör örgütü propagandasından cezalandırılması isteniyor.
Her şey Gezi’den sonra 2013 Kasımı’nda düzenlenen RedHack operasyonuyla başlıyor.
Kulaçoğlu başına gelenleri şöyle anlatıyor:
8 YILDIR İDDİANAME YOK, SORUŞTURMA VAR
2013’te Fransa’dan Türkiye’ye gelmek üzere biletimi aldım. Ülkeye daha girmeden, yurt dışına çıkış yasağı konulmuş.
22 Kasım’da gece yarısı yüzlerce polisin katıldığı bir operasyonla gözaltına alındı. Toplamda 14 kişiyi, Barış Atay’ı RedHack sözcüsü, beni de yöneticisi olarak gözaltına aldılar. 4 gün sonra hepimiz hür bırakıldık. Lakin sonraki gün savcılığın yaptığı itiraz ile beni tutukladılar. 10 gün sonra tahliye edildim. O günden bugüne ortada sırf süren bir soruşturma var. Bir iddianame dahi düzenlenmedi. Son olarak soruşturmayı Organize Kaçakçılık Şubesi’ne vererek, “çete” evrakına evirdiler.
RESTORAN DA ELLERİNDEN GİTTİ
2013’ten bugüne yurt dışı yasağım kaldırılmadı. Erkek kardeşim o süreçte kanser hastasıydı. 13 yıldır Fransa’da idim, orada bir işim vardı ve bir daha geri dönemedim.
Bunun üzerine kardeşimle Beyoğlu’nda restoran işletmeye başladım. Fakat ne hikmetse restoranımızın bulunduğu bina, Erdoğan’a yakın olan bir isme satıldı. Binayı aldıktan sonra kentsel dönüşüme soktular ve 2020’ye kadar mukavelemiz olmasına karşın 60 gün içerisinde tahliye etmemizi istediler. Bina için zelzeleye dayanıksız raporu aldılar. Biz İTÜ’den binanın 9.5 şiddetinde zelzeleye bile sağlam olduğuna ait başka bir rapor aldık. Direnmemize karşın bizi kapı dışarı ettiler. Mahpusla uslandıramadılar, parasızlık ve yoklukla uslandırmaya çalıştılar.
ÇIPLAK ARAMA, İTİRAFÇILIK
2016 yılında ise Berat Albayrak’ın elektronik postalarının ele geçirilmesiyle birlikte tekrar gözaltına alındım. 15 Temmuz sonrası süreciydi ve çok berbattı. O devirde azaba uğrayanlardan oldum. Çıplak aramaya direnince dövdüler, saçımı kesmekle tehdit ettiler, Filistin kelepçesi denilen formülle kelepçelendim. 13 gün boyunca benden e- postaları istediler. E-postalar şimdi yayınlanmamıştı. ‘Bunları bize verirsen çabucak bugün senin çıkışını veririz’ diyerek itirafçılıktan yararlanmamı teklif ettiler. OHAL süreci olduğu için gözaltı mühleti 30 gündü.
SİLAHLI ATAĞA UĞRADI
Birebir yıl benim, avukatımın arkadaşlarımın bütün toplumsal medya hesapları çalındı. Hesaplarımızı çalan küme ‘Berat Albayrak’ın intikamını aldık’ diye haberler yaptırdı. 10 gün sonrasında da sokakta silahlı akına uğradım. Üzerimde para olmasına karşın telefonlarımı alıp gitmişler.
‘PROFİLE UYMA’ CÜRMÜ
Benim RedHack yöneticisi “Manyak” kod isimli kişi olduğumu argüman ettiler. Münasebet de profilin uymasıymış. Profil ise şöyle uyuyormuş; Ben 2013 yılında Fransa’dan geldiğimde bu bahsettikleri yöneticinin Fransa ile irtibatı varmış. Sanırım Ekşi Sözlük’te bu türlü bir şey yazılmış. Soruşturmayı yürüten polis ise savcılık sorgusunda benim RedHack’le ilgimi şöyle açıkladı: “Manyak” ile benim dedem tıpkı vakitte ölmüş. O da Fransa’da yaşıyormuş ben de. Fransa’da yaşayıp dedesi ölenleri 6 bin kişi olarak tespit etmişler, daha sonra bunu 600’e düşürmüşler. Bu 600 kişi içerinde de en iyi bilgisayar kullanan benmişim. Bu polis fezlekesi.
Benim RedHack’le hiçbir vakit ilgim olmadı. Açık ve net olarak mahkemelerde de her vakit da söyledim; muhalif bir kimliğim var ve sosyalistim. Bu kadar.
KİM BU İSİMSİZLER?
Son olarak kurucusu olduğum İsimsizler Hareketi nedeniyle gözaltına alındım. İsimsizler’i kurma maksadım ise; toplumsal medyada trollerin tesir alanını kısıtlamak. Onlar binlerce kişilik kümeler kurmuşlar ve insanların tutuklanması için amaç gösteriyorlar. Benim tutuklanmama neden olanlar da onlar. Biz de legal müdafaa hakkımızı kullanmak istedik. Kanunlara uygun bir küme.
Son olarak Sevda Noyan’ı amaç gösterme suçlamasıyla Ayvalık’ta Emniyet’e götürüldüm. Bahis Noyanken bir anda örgüt propagandasına döndü fakat hangi örgüt olduğu söylenmedi. O an bulacaklar ya örgütü.
Bu soruşturmadan hür bırakılmamın akabinde birebir mahkeme tarafından tekrar gözaltına alındım.
Bu defa, meskendeki Afrika bayrağının renklerini taşıyan şal nedeniyle PKK üyeliği teziyle tutuklandım.
ANNEYE SORUŞTURMA, ABLAYA GÖZALTI
7 ay tutuklu kaldım ve ben hapisteyken kız kardeşim ile avukatımı gözaltına aldılar. Anneme soruşturma açıldı. Gözaltına alınma münasebetleri de toplumsal medyada ‘Taylan Kulaçoğlu hür bırakılsın’ etiketini en çok konuşulan hususlar ortasına sokmaları.
Binlerce gazeteleri, medya organları var lakin toplumsal medya onların elinde değil. Bu onların canını çok sıkıyor. Biz de toplumsal medyada gerçekleri lisana getirebiliyoruz zira öteki alanımız yok. Toplumsal medyada öne çıkan insanları içeriye alarak gerideki insanlara gözdağı veriyorlar. Bunda başarılı da oldular. Çok sayıda insanı korkuttular.
‘DERİN’ KAPALI ŞAHİT
2013 Redhack davasında bir saklı şahit çıkardılar. Mahkeme bu kişinin palavra söylediğini düşünerek ciddiye almamış o devir. İtirafçının beyanına nazaran, ben 1996’da Ankara Beypazarı’nda DHKP-C yöneticisi Dursun Karataş ile görüşmüşüm ve bana talimatlar vermiş. Biz ‘sanal alemin yaramaz çocukları’ isimli bir örgüt kuracakmışız. Ben o yıllarda 14 yaşındayım ve eminim ki Beypazarı’nda bilgisayar bile yoktu. Kod ismi Derinmiş. Ne hikmetse bu şahidin sözü şu an yargılandığım davada mahkemeden bir gün evvel evrakıma sıkıştırıldı. Mahkeme dinlenmesini istedi, Ankara Emniyeti dinlenemez dedi. Zira bu türlü bir şahit aslında yok.
Bu defa de 4-5 gün evvel yeni bir şahit yargılandığım davaya dahil edildi. Bu kişi daha evvel mahpus cezası almasının akabinde ‘FETÖ’ye ait bilgim var’ diyerek itirafçı olmak istemiş. Mahkeme cezadan sıyrılmak için itirafçı olduğuna kanaat getirmiş. Daha sonra benimle ilgili itirafçı olmak istemiş ve mahkeme yeniden ciddiye almamış. Lakin birileri bu şahsı alıyor ve benim evrakıma itirafçı olarak getiriyor. Hakkımdaki davanın en büyük şahidi bu şahıs şu an.
Cumhuriyet
