“Cem Yılmaz’ın sineması, demek ki safi geyik” diye bekleyenler nasıl üçlüyü gişede yere vurduysa Sevgililer de vizyona girseydi, gişede çakılırdı! Lakin konutta kucağımda bilgisayar, çayımı içerek seyrederken beni çok güldürdü!
Absürd bir sinema, bir kara güldürü izleyeceğimi biliyordum, esasen öbür türlüsünde gülemiyorum ki. Ayrıyeten Engin Günaydın’ı çok özlemişim. Haluk Bilginer, hiçbir komplekse girmeden yolun sonuna gelmiş adamı şahane oynuyor. Fatih Artman, harikulade. Binnur Kaya, buzdolabının üzerindeki fotoğraftan bu kadar mı iyi oynanır. İrem Sak, Öner Erkan, İlker Aksum, Okan Yalabık ve başkaları çok iyi. Hele ufaklık? Caner’i canlandıran Göktuğ Yıldırım, herkese konutta bu türlü bir canavar olsa ne yapardık dedirtiyor!
Kime gönderme yaptığı dedikodularına girmiyorum, başım kaygıya girer! Yağmur – Durul Taylan kardeşler ve Sourav Kumar’ın idaresi yürekli. İki kardeş direktöre Berkun Oya’nın katılmasıyla kotarılan senaryo yiğit ötesi! “O kolyeyi çıkarmayacaktın” takılıp kalması mesela, ben daha evvel Türk sinemasında hiç izlemedim! Evvel şok oluyor, sonra gülüyorsunuz, hele bir hafta sonra gelip bayanı hâlâ orada bulunca? Aksiyon, dram, romantik güldürü sevenler uzak durabilir.
Değişik bir tat almak isteyenler buyursun. En azından oyunculuklar, özlediğimiz oyuncular ve çok iyi sanat direktörlüğü açısından başarılı. Ve finali? Hakikaten çok yaratıcı: Azizler! İşte orada nitekim kahkaha attım! Bir dipnot: Netflix’in sokakları donatan afişlerindeki bilgiyle ben de gurur duyuyorum, 190 sinemamız dünyada oynuyorsa Netflix’e ve sanatkarlara kocaman bir alkış!
Cumhuriyet