ESKİYE CAM YAĞDI
YALNIZ MI ÖLECEK?
Nazif Can Akçalı (1996), iki görüntü işi ile çarptı beni. Sabancı Üniversitesi Görsel İrtibat Tasarımı Kısmı mezunu olan sanatçı, “Seul (yalnız)”, ve “Dönüşümü Bekleyenler” isimli iki görüntüsünde da göçü, insanın göçerken kendini ve ardında bıraktığını nasıl yok ettiğini anlatıyor. Seul (yalnız)’da ise “temastan, bağlantıdan kaçan bir insan var. Yaşamak bir uğraş, hatta bazen bir işkence! Bildiği tek şey iyi hissetmediği ve tek başına olduğu ve yapayalnız öleceği!” Bugün Covid’e yakalanmış herkesin hissettiği biraz da bu değil mi, yalnız mı ölecek? Üstelik Nazif bunu Covid salgını öncesi çekmiş! Senaryosu, çekimi, oyunculuğu ve montajı kendisine ilişkin. Şimdiden şenliklere katılmış ve muvaffakiyetler kazanmış lakin işi beni yalnızca yaralıyor. Biz gençlerimizin bu kadar acı çekmesinin hesabını nasıl vereceğiz?
ANADOLU’DAN…
Bahsettiklerimden biri İstanbul, biri Ankara’dan, biraz da Anadolu diyorum, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fotoğraf Kısmı mezunu Mehmet Utanç’ın fotoğrafına de bir yer açıyorum: Çok bildik bir tablo, empresyonist Fransız ressam Monet’nin “Kırda öğlen yemeği” tablosu, Anadolu kültürüne uyarlanmış. Lokal giysileriyle iskemlede oturan üç dayı, ve artta çıplak değil ancak başı açık, yer sofrasını hazırlayan bir hoş bayan, gülümsetiyor insanı!
DAYATMAYA HAYIR
Sakarya Üniversitesi Fotoğraf Bölümü’nden Buse Koyuncu’ya da yer açalım. “Estetik” isimli yapıtını şöyle anlatıyor: “Herhangi bir estetik dert gütmeden, iç dünyasını yansıtan memnun ve huzurlu olunabilecek mekânsal çözümlemeler yapılmıştır. Vücudun pembemsi olması, bayan olmanın oluşturduğu dayatmalara, belli ve zarurî cinsiyetçi yaklaşımlara gönderme niteliğindedir. Ticarileşmiş ikon bayan vücutlarına bir başkaldırıdır ve ruhsal hoşluğun kılınma gayretidir.” Şapka! Açıklama hoş ancak bu kadar kilo da sağlıklı değil Buse!
Cumhuriyet