Kasım 1954, Moskova’da ‘Peredelkino’daki iki katlı konutun önünde bir otomobil durur. Ekber Babayev, birkaç Azerbaycanlı gençle araçtan iner. Ziyarete geldikleri yer Nâzım Hikmet’in konutudur. Galina kapıda karşılar gençleri. Nâzım Hikmet çalışma odasından çıkarak “Ekber, bana kimleri getirdin” diye seslenir.
Ekber yanındakileri saydıktan sonra “Bir de Münevver’i getirdim!” deyince Nâzım’ın kalp atışları bir anda hızlanır. İstanbul’dan Münevver gelmiş diye düşünür. Tırabzandan başını uzatınca farklı bir Münevver ile göz göze gelir, canı sıkılarak odasına döner. Gençler, Nâzım’ın yanına gidince, şair büyük bir hüzünle, “Buraya geldiğimden beri birinci kere Münevver’in ismini işitiyorum, bir an berbat oldum!” der.
İşte o gün Surikov Sanat Enstitüsü’nde okuyan Münevver, Nâzım Hikmet’e büstünü yapmak istediğini söyler. Nâzım, kabul eder ve aylar sürecek çalışma başlar.
‘TÜKÜREN OLMAMIŞTI’
Bir gün Münevver, büstte oluşan çatlağı fark edip onarmaya çalışırken yanında su pompası olmadığını fark eder. Yanı başında duran çaydanlıktan bir ölçü su alıp büste ağzıyla püskürtür. Bunu gören Nâzım, “Bu yaşıma geldim, hiç yüzüme tüküren olmamıştı” diyerek bir anısını anlatır:
“Bir kez İstanbul’da sokaktan geçiyordum. Bir adamın afişe tükürdüğünü gördüm. İleri gidip ben de baktım. Köpeğin başını benim biçimime benzetmişlerdi.”
Vatan aşkıyla yanıp tutuşan Nâzım’ın bu türlü bir duruma maruz kalması Münevver’i son derece üzer.
‘KIZIM OLUR MUSUN?’
Münevver, 1954’ün kışında ağır bir zatürreeye yakalanır. Nâzım, Münevver’i yaşatabilmek için en iyi tabipleri bulur, genç kıza öz evladı üzere bakar, hastalığı sıkıntı da olsa yenmesini sağlar. Sonunda da Münevver’e hiç beklemediği bir teklifte bulunur:
“Münevverciğim benim oğlum var, istiyorum ki kızım da olsun. Sen benim kızım olur musun?”
Babasını küçük yaşta kaybeden Münevver, Nâzım Hikmet’in bu teklifinden büyük bir onur duyar, teklifi kabul eder ve Nâzım’ın yanına taşınır. Nâzım, Münevver’e o günün anısı olarak bir fotoğraf armağan eder. Fotoğrafın ardına, “Adaşın benim yüzümden kara bahtlı oldu, sana yararım dokunur inşallah kızım” muharrir. Nâzım, Moskova’da diğer bir Münevver’e kavuşmuş olur.
VASİYETİ
İki sene zarfında Münevver birçok anıya şahitlik eder. Münevver, 1956’da okulunu bitirince Nâzım Hikmet kızının Bakû’ya dönmemesi için ısrarcı olur. Lakin Münevver iki durumdan dolayı dönmek ister. Birincisi annesine, “Okul bitince döneceğim” diyerek verdiği kelam, ikincisi ise ‘Nâzım’ın kızı’ değil ‘heykeltıraş Münevver’ olarak tanınmak isteyişidir.
Münevver, Nâzım’ın vatan hasreti ile lisanına dökülen vasiyetini şöyle anlatır:
“Benden son dileğini derin ıstırabıyla anımsıyorum. ‘Münevver biliyorum ben öldükten sonra anıtımı yapacaksın. Anıtımın üstünde uzakta kalmış bir bayan sureti, benim ise gözlerimi işle. Yaşamak istiyorum. Bakmak, görmek istiyorum.’
Nâzım, büstteki çehresine İstanbul’da bıraktığı Münevver’in hüznünün işlenmesini istemiştir. Münevver Rzayeva ise Nâzım Hikmet’in vasiyetini yaptığı bu büst ile yerine getirir. Büst bugün Zaqatala Müzesi’ndedir.
SON SEYAHAT
Münevver, Nâzım’ın cenazesinde Onu “Güz” şiirini mırıldanarak uğurlar, “Niye bu türlü geç kaldın” dizesi Münevver’in Nâzım’a buruk bir veda cümlesidir. Münevver, manevi babasına olan minnettarlığını büstü yaparak anma geceleri düzenleyerek ödemeye çalışır. (www.tolgaaydogan.net)
NÂZIM’IN DAYANAĞIYLA
Münevver Rzayeva, Nâzım Hikmet’in takviyesiyle Azerbaycan’ın birinci bayan monumentalist (Anıtsal) heykeltıraşı olur. 1992’de Azerbaycan hükümeti tarafından ‘Emektar Ressam’ mükafatını alır. Yüze yakın anıtsal heykel yapar. 6 Haziran 2004’te vefat eder. Münevver Rzayeva bugün Azerbaycan’ın en bilinen bayan heykeltıraşıdır.
Cumhuriyet