“İstanbul’da hiçbir şey kedisiz olamaz” demişti İstanbul dostu bir yabancı. Paylaştığı görüntüde finişe iki adım kalmış atletlerin ortasından şimşek süratiyle bir kedi geçiyordu! Evvelki akşam Arkeoloji Müzesi’nin yarım ayın aydınlattığı ve insanı düşlere daldıran bahçesinde Amadeus Wolfang Mozart’ın “Saraydan Kız Kaçırma” operasını izlerken rol çalıp merdivenlerde dolaşan kediye gülümsüyordu seyirciler.
Konstanze, Selim Paşa’nın aşkını reddedip kendisini tutsak olduğu saraydan kurtarmaya çalışan İspanyol asılzadesi sevgilisi Belmonte’yle kaçmak üzereyken yakalanıyordu.
İki sevgili Paşa’ya, “Onu öldürme, beni öldür” diye yalvarırken Paşa’nın Harem Ağası Osman da hepsini asma hayalleri kuruyordu! Orkestra şefinin gözü ise solistlerdeydi, opera yönetmek kolay olmasa gerek, hem orkestra, hem kelamları unutuverenler? Kedi olarak süzüldüğüm protokolde, en ön sıradaki hanımların kıyafetlerini inceliyordum ortada.
Demet Sabancı, her zamanki sade şıklığındaydı, yanında sohbet ettiği eski AKP milletvekillerinden bir hanımefendi, o ince topuklarla bahçede nasıl yürümüştü sanki? En ön sıranın başka hatırlı konukları tesettürlü hanımefendiler sanki oyundaki “Saray” sözüne mi heyecanlanıp gelmişlerdi, yoksa bahsin Osmanlı’da geçmesine mi, opera sevdiklerini bilmiyordum doğrusu.
Birini de Revza Kavakçı’ya benzettim, kardeşi de tıpkı böyleydi güya? Dedikoduyu bırak, oyunu anlat diyorsanız, biraz fazla mı günümüze uyarlanmıştı sanki? İspanyol gribinden hareketle korona göndermeleri, daima kolonya sıkmalar neyse de, ayak yıkatma esprisini Brentzener yazmamıştır eminim!
Oyunun finali Selim Paşa’nın iki sevgiliyi ve hizmetkârlarını affedip ülkelerine yollaması üzere barışçıl bir sonla noktalanırken sahneye çıkan o şapkalılar kimi neyi temsil ediyordu bilemiyorum? Tan Sağtürk hâlâ çok güzel ve selama en son o çıkıp alkışları topladı ancak hangi koreografiyi yapmıştı anlamadım.
Değerli değil, kıymetli olan şu pandemi günlerinde büyük emeklerle Devlet Opera ve Balesi çalışmış, çabalamış ve Opera Şenliği her şeye karşın yapılmış, İstanbul’un en hoş yerlerinden birinde sergilenmiş ya, kediye de mırıl mırıl teşekkür etmek düşer diyorum.
Çıkarken burada yaşamış olduğumuz bütün o hoş konserleri, davetleri düşünüp iyi ki anılarımız var dedim ve müzik, bulutlara asılı kalan!
Cumhuriyet